Seniorita
Forum Üyesi
Doğa mucizelerle dolu; kimi zaman bir dağın ilginç görüntüsü hayrete düşürürken bizi, kimi zaman bir ağacın mucizevi silüeti ile irkiliriz. Biz sadece şaşkınlık ve hayranlıkla izlerken; atalarımız sadece izlemekle kalmamış insanın içine işleyen duygulu ve anlamlı hikayelerle ölümsüzleştirmişler doğadaki bu mucizeleri. Tıpkı tek bir gövdede büyüyen iki ağaç; ıhlamur ve çınar ile aşkları bu ağaçlarla ebedileşen Baukis ve Philemon'un efsanesi gibi.
Toprağındaki bereket ve iklimindeki çeşitliliği aratmayacak niteliktedir efsaneleri de Anadolu'nun. Bu efsanelerin en güzellerinden biri de yine Anadolu'dan, bir zamanlar Frigya Krallığı sınırlarında kalan Bergama'dan. Hikaye Bergama Ovasındaki aynı kökten beslenip iki ayrı dal veren ıhlamur ve çınar ağacına ait.
Bergama'nın zengin ve bereketli ovasında insanlar çalıştıkça kazanır, toprağa bir ektikçe bin alıp günden güne zenginleşip refah içinde yaşamaya başlarlar. Zenginleştikçe sevgide fakirleşir, evleri büyüyüp genişledikçe yürekleri daralır, kazançları çoğaldıkça cömertlikleri azaldıkça azalır. Gün geçtikçe tamahkarlık ve hırsa daha fazla kapılır hem tanrıları, hem insanları mutlu etmeyi ve paylaşmayı unuturlar.
İnsanların iyilik ve sevgilerinin tükenip yüreklerinin çorak topraklara döndüğü kentte; fakir kulübelerinde, sevgiden eksilttiklerini paralarının üzerine koyarak zenginliklerini arttıranlara inat, Baukis ve Philemon bir birlerine duydukları sevgiyi azaltmadan yaşlanan mutlu bir çifttir.
Küçük bahçelerinde yaşamlarını sürdürmelerine yetecek kadar sebze ve meyve yetiştirir, Philemon'un ormanda topladığı odunların ısıttığı ocaklarının başında Baukis'in sevgiyle pişirdiği yemeklerini yer, yaptıkları sirkeden biraz hallice ama onlara göre en ala şaraplardan bile lezzetli şaraplarını yudumlar, birlikte oldukları için tanrılara minnetle dua ederek mutluluk ve huzur içinde günlerini geçirirler.
Zeus Olympos'da Frigya Krallığının Bergama ovasındaki insanları düşünceli gözlerle izler: Verimli ovada yaşayan zengin kulları bir zamanlar tapınaklarını hiç boş bırakmaz, değerli armağanlar, küp küp şaraplar, semiz kurbanlık hayvanlarla kendisini onurlandırırken, son zamanlarda pek uğramaz tanrılarına sunularını eksik eder olmuşlardır.
Oğlu haberci tanrı Hermes'i yanına çağırarak, onunla tebdili kıyafetle iki yoksul köylü görüntüsünde ölümlülere bir ziyaret yapıp, tanrıları neden unutup ihmal ettiklerini anlamak için yakından bakmak ister.
Toprağındaki bereket ve iklimindeki çeşitliliği aratmayacak niteliktedir efsaneleri de Anadolu'nun. Bu efsanelerin en güzellerinden biri de yine Anadolu'dan, bir zamanlar Frigya Krallığı sınırlarında kalan Bergama'dan. Hikaye Bergama Ovasındaki aynı kökten beslenip iki ayrı dal veren ıhlamur ve çınar ağacına ait.
Bergama'nın zengin ve bereketli ovasında insanlar çalıştıkça kazanır, toprağa bir ektikçe bin alıp günden güne zenginleşip refah içinde yaşamaya başlarlar. Zenginleştikçe sevgide fakirleşir, evleri büyüyüp genişledikçe yürekleri daralır, kazançları çoğaldıkça cömertlikleri azaldıkça azalır. Gün geçtikçe tamahkarlık ve hırsa daha fazla kapılır hem tanrıları, hem insanları mutlu etmeyi ve paylaşmayı unuturlar.
İnsanların iyilik ve sevgilerinin tükenip yüreklerinin çorak topraklara döndüğü kentte; fakir kulübelerinde, sevgiden eksilttiklerini paralarının üzerine koyarak zenginliklerini arttıranlara inat, Baukis ve Philemon bir birlerine duydukları sevgiyi azaltmadan yaşlanan mutlu bir çifttir.
Küçük bahçelerinde yaşamlarını sürdürmelerine yetecek kadar sebze ve meyve yetiştirir, Philemon'un ormanda topladığı odunların ısıttığı ocaklarının başında Baukis'in sevgiyle pişirdiği yemeklerini yer, yaptıkları sirkeden biraz hallice ama onlara göre en ala şaraplardan bile lezzetli şaraplarını yudumlar, birlikte oldukları için tanrılara minnetle dua ederek mutluluk ve huzur içinde günlerini geçirirler.
Zeus Olympos'da Frigya Krallığının Bergama ovasındaki insanları düşünceli gözlerle izler: Verimli ovada yaşayan zengin kulları bir zamanlar tapınaklarını hiç boş bırakmaz, değerli armağanlar, küp küp şaraplar, semiz kurbanlık hayvanlarla kendisini onurlandırırken, son zamanlarda pek uğramaz tanrılarına sunularını eksik eder olmuşlardır.
Oğlu haberci tanrı Hermes'i yanına çağırarak, onunla tebdili kıyafetle iki yoksul köylü görüntüsünde ölümlülere bir ziyaret yapıp, tanrıları neden unutup ihmal ettiklerini anlamak için yakından bakmak ister.