Seniorita
Forum Üyesi
Kadın denilen kayıp kıtayı keşfe çıkan milyonlarca erkek, çoğu zaman eli boş döner açık denizlerdeki bu nafile seferlerden... Keşfettiğini sananlarsa bir süre sonra (belki birkaç sene, belki birkaç saat) ayak bastıkları kıtayı bambaşka bir iklime bürünmüş bulunca, Colomb sendromu ile "Acaba yanlış kıtada mıyım?" telaşına kapılırlar.
Oysa genellikle kıta değildir yanlış olan; kâşifin kıtayı algılayış biçimidir... Asgari topografya bilgisinden yoksul oluşudur....Kıtanın bazen kâşife göre mevsim değiştirebilen, aynı anda birkaç iklimi birarada yaşayabilen potansiyelini algılayamayışıdır... Güverteden karanın görünüşüyle, kıtadan kâşifin görünüşü arasındaki farkı kavrayamayışıdır.
Bu pusula hatasından ötürü, kaç erkek olağanüstü bir keşfin kenarından dönmüştür, kaç kâşif, henüz keşfetmediği kıtaları yok sayarak gerçek yüzölçümünü bilmeden yaşadığı bir kıtanın kıyısında tüketmiştir hayatını kimbilir...
...Ve kimbilir kaç kıta uzaktan gülümseyerek izlemiştir, çevrede kendisini arayan şaşkın kâşiflerin nafile turlarını...
* * *
Son zamanlarda erkekler arasındaki bazı "iyi niyetli" unsurların "Ben de feministim" diye ortaya çıktıklarını görüyoruz. Meseleyi kapıda kadınlara yol vermek ve sofraya otururken kadınların sandalyesini tutmaya indirgeyen bu "tatlı su feminizmi", en maço erkekler arasında bile giderek taraftar topluyor.
Bu ani feminizasyonun amacı, kuzu postunda bir kurtun sürüye yanaşma çabası değilse eğer, herhalde "her ist'e maydonoz oldum, neden feminist'e olmayayım" sırnaşıklıklarıdır. Bu sırnaşıklık, bir hayli büyük dozda, "Bizden (daha doğrusu benden) bağımsız bir hareket nasıl gelişebilir" telaşını da içinde barındırır. O yüzden de özünde maço bir tavırdır.
Tamamen "Beyaz Adam" perspektifinden yazılmış bir tarihi yüzyıl dayatıp sonra da işgal ettiği topraklardan oluşmuş bir atlas üzerinde Kızılderililer'e "Gelin eşitçe el sıkışalım" diyen bir kovboy ne kadar inandırıcıdır ki?
Tarihin yeniden yazılmasına razı olur mu?
Ya atlasın yeniden çizilmesine?
Eşitçe el sıkışmak veya barış sofrasında karşı tarafın koltuğunu tutmak, ancak bu hesaplaşmanın sonunda düzenlenebilecek bir seramonidir, bugüne özgü sahte bir eşitlik gösterisi değil.
* * *
İşte bu yüzden feministlere destek olmak ayrı şey, feminist olmak ayrı şeydir. Bir erkek feministliğe soyunuyorsa şayet, işe, önce kendisine bu cüreti bahşeden tarih kitaplarıyla, kadın-erkek ilişkilerinin sınırlarını belirleyen coğrafya atlaslarını yırtmakla başlamalıdır.
Hatta daha iyisi "Bari bu işe karışmayayım" demesi ve kıta olmaya çalışmaktansa kıtayı tanımaya çalışmasıdır.
Kıta, bu çabanın samimiyetine inandığı oranda serecektir gizli iklimlerini kâşifinin önüne...
O zamana dek bir erkeğin feminizme yapabileceği en büyük katkı, ondan uzak durmaktır.
Can Dündar
Oysa genellikle kıta değildir yanlış olan; kâşifin kıtayı algılayış biçimidir... Asgari topografya bilgisinden yoksul oluşudur....Kıtanın bazen kâşife göre mevsim değiştirebilen, aynı anda birkaç iklimi birarada yaşayabilen potansiyelini algılayamayışıdır... Güverteden karanın görünüşüyle, kıtadan kâşifin görünüşü arasındaki farkı kavrayamayışıdır.
Bu pusula hatasından ötürü, kaç erkek olağanüstü bir keşfin kenarından dönmüştür, kaç kâşif, henüz keşfetmediği kıtaları yok sayarak gerçek yüzölçümünü bilmeden yaşadığı bir kıtanın kıyısında tüketmiştir hayatını kimbilir...
...Ve kimbilir kaç kıta uzaktan gülümseyerek izlemiştir, çevrede kendisini arayan şaşkın kâşiflerin nafile turlarını...
* * *
Son zamanlarda erkekler arasındaki bazı "iyi niyetli" unsurların "Ben de feministim" diye ortaya çıktıklarını görüyoruz. Meseleyi kapıda kadınlara yol vermek ve sofraya otururken kadınların sandalyesini tutmaya indirgeyen bu "tatlı su feminizmi", en maço erkekler arasında bile giderek taraftar topluyor.
Bu ani feminizasyonun amacı, kuzu postunda bir kurtun sürüye yanaşma çabası değilse eğer, herhalde "her ist'e maydonoz oldum, neden feminist'e olmayayım" sırnaşıklıklarıdır. Bu sırnaşıklık, bir hayli büyük dozda, "Bizden (daha doğrusu benden) bağımsız bir hareket nasıl gelişebilir" telaşını da içinde barındırır. O yüzden de özünde maço bir tavırdır.
Tamamen "Beyaz Adam" perspektifinden yazılmış bir tarihi yüzyıl dayatıp sonra da işgal ettiği topraklardan oluşmuş bir atlas üzerinde Kızılderililer'e "Gelin eşitçe el sıkışalım" diyen bir kovboy ne kadar inandırıcıdır ki?
Tarihin yeniden yazılmasına razı olur mu?
Ya atlasın yeniden çizilmesine?
Eşitçe el sıkışmak veya barış sofrasında karşı tarafın koltuğunu tutmak, ancak bu hesaplaşmanın sonunda düzenlenebilecek bir seramonidir, bugüne özgü sahte bir eşitlik gösterisi değil.
* * *
İşte bu yüzden feministlere destek olmak ayrı şey, feminist olmak ayrı şeydir. Bir erkek feministliğe soyunuyorsa şayet, işe, önce kendisine bu cüreti bahşeden tarih kitaplarıyla, kadın-erkek ilişkilerinin sınırlarını belirleyen coğrafya atlaslarını yırtmakla başlamalıdır.
Hatta daha iyisi "Bari bu işe karışmayayım" demesi ve kıta olmaya çalışmaktansa kıtayı tanımaya çalışmasıdır.
Kıta, bu çabanın samimiyetine inandığı oranda serecektir gizli iklimlerini kâşifinin önüne...
O zamana dek bir erkeğin feminizme yapabileceği en büyük katkı, ondan uzak durmaktır.
Can Dündar