Seniorita
Forum Üyesi
Öyle birini düşünün ki, günümüzden yaklaşık 470 yıl önce, deve kervanlarıyla, yelkenlilerle, at üstünde Asya, Afrika ve Avrupa´yı gezerek tahmini 25.000 km´li bir yol aştı. İnanılmaz olaylar anlatarak, yüzyılları aşan bir kitap yazdırdı; "Rıhle"yi... İşte size Hz. Adem´in ayak izi, kadın memesi yiyen yamyamlar, Hindistan´da taşlaşmış insanlar, Karanlık Ülke, Manisa, Birgi´ye düşen kara göktaşı ve yüzlerce yıl önce zift olarak kullanılan petrol...
"Önce Esirgeyen ve Bağışlayan Allah´ın adıyla..." tüm zamanların en büyük gezginlerinden birisi olan İbni Batuta söze böyle başlıyordu. Öyle birini düşünün ki, 21 yaşında yollara düşerek, 29 yıl boyunca durup dinlenmeden iki kıtayı dolaşsın, yaklaşık 125.000 km. yol yapsın. Batuta, Marko Polo´nun üç katı daha fazla dolaştı ve günümüzdeki coğrafya ile 44 ülkeyi gezerek, bugün Paris´de Bibliotheque Nationale´da saklanan 640 yıllık el yazması ünlü kitabını yazdı. Batuta, 13 Haziran 1325 yılında doğum yeri olan Tanca´yı terkettiğinde, Mekke´ye hacı olmaya gidiyordu. Gerçek adı, Şeyh Abdullah Muhammed ibn Abdullah ibn Muhammed ibn İbrahim el Lavati´idi. Eğer bugün yolunuz Tanca´ya düşerse, stadyumun yakınında bulunan Batuta´nın yerini ziyaret edin. Tanca uzak geçmişin buhur kokularıyla buram buramdır, buradan Finikeliler, Romalılar, Vandallar, Araplar, İspanyollar gelip geçtiler, yaşadılar, ticaret yaptılar, genç Batuta, askerlerin, korsanların ve usta kaptanların arasında dolaşırken deniz çizgisinde soluklaşan uzak ufuklara açgözlülükle bakıyordu, ta ki upuzun bir deve kervanıyla Mekke´ye doğru yola çıkıncaya kadar...
Kervan on ayda, Cezayir, Tunus ve Libya´yı geçerek Mısır´a İskenderiye´ye vardı. Büyük limanı ve daha o zamanlarda yokolmaya başlamış olan dünyanın 7 harikasından birisi olan dev deniz fenerini gördü. Nİl Deltası´nda Fuwa Köyü´nde dönemin tanınmış mistiği Şeyh Ebu Abdullah´ın evinde geceledi ve rüyasında geleceğini gördü;"Dev bur kuşun kanatları üzerindeydim, beni Mekke yönüne sonra da Yemen´e doğru uçurdu, sonra doğuya döndü ve çok uzun bir uçuşa başladık, aşağıda bazıları bol ışıklı, bazıları karanlık yemyeşil ülkeler vardı ve beni oraya indirdi." Ertesi gün Batuta, Şeyh´e rüyasını anlattı, Şeyh doğuya gitmesi gerektiğini söyleyerek rüyayı yorumladı. Batuta bu öneriyi reddetmeyecekti, Şeyh´in verdiği yolluğu ve gümüş paraları alarak yola düştü. Kahire´ye vardığında, ülkeyi Memlükler yönetiyordu. Batuta kitabında Kahire´nin dar sokaklarını, 12.000 su taşıyıcısını, 30.000 hamalı, 36.000 tekneyi yazacaktı. Nil´in sayısız kıvrımlarını anlattı. Sonra Kudüs´e geçti.
Gerçek müslüman Türkler´le başbaşa...
Batuta, Mescidi Aksa´nın altın kubbesini güneş gibi parlayan bir ışık kütlesi olarak tarif ediyordu. Sonra, Akka yolundan Beyrut´a doğru yola devam etti. Hamah´daki muhteşem orkide bahçelerini ve su değirmenlerini anlattıktan sonra Şam´da bir kervana katılarak Antakya´ya kadar gitti. Daha sonra onu 55 günlük bir kervan yolculuğunun ardından Mekke´de görüyoruz, hacı oldukan sonra yine yola düşerek Somali ve Zangibar´ı gezdi, sonra Bağdat´a ve Necef´e gitti, Şiileri tanıdıktan sonra Hz.Ali´nin mezarını ziyaret etti. Oradan aşağı inerek İran Körfezi´ni, Umman´ı ve Bahreyn´i gezdi. Orada Hintli hacılarla tanıştı ve Hintliler´in müslümanları beklediklerini öğrenince Hindistan´a arka kapısından girmeye karar verdi. Anadolu´ya yönlendi, Lazkiye´den Alanya´ya geçti, uzun uzun Türkler´in sıcak dostluğunu, misafirperverliğini anlattı. Batuta, kadın erkek ayrımı olmaksızın her ihtiyaçlarını karşıladıklarını yazarken peçesiz Türk kadınlarının yardımseverliğini özellikle belirtiyordu. Ona ekmek, ayran, et ikram ediyorlar ve din hakkında sohbet etmesini istiyorlardı. Batuta´nın sonraki durağı Mevlana´nın kenti Konya´ydı, orada danseden dervişleri izledi ve Sufizm´le tanıştı. Ona "Gel, herkes hoşgeldi, ruhunun özgürlüğü için bize katıl." Uzun nefes ekzersizleri, Allah zikirleri ve uzaklardan gelen kudüm ritmi ve ardından başlayan kozmik uykuda gezerlerin uzay ve zaman dışındaki dönüşleri. Ve beyinlerde aralıksız duyulan tek bir ses; "La İlahe il Allah"... Gezinin sonrasında Kayseri, Sivas, Erzurum, Kastamonu, Safranbolu, Bolu, Balıkesir, Bergama ve Manisa vardı. Sonra onu Sinop´da görüyoruz, oradan Kırım´a geçti, oradan Bulgaristan´a ve İstanbul´a ulaştı. Derken Özbekistan´a döndü, oradan Horasan ve Afganistan´a geçerek Hindistan´ın arka kapısına ulaşt
"Önce Esirgeyen ve Bağışlayan Allah´ın adıyla..." tüm zamanların en büyük gezginlerinden birisi olan İbni Batuta söze böyle başlıyordu. Öyle birini düşünün ki, 21 yaşında yollara düşerek, 29 yıl boyunca durup dinlenmeden iki kıtayı dolaşsın, yaklaşık 125.000 km. yol yapsın. Batuta, Marko Polo´nun üç katı daha fazla dolaştı ve günümüzdeki coğrafya ile 44 ülkeyi gezerek, bugün Paris´de Bibliotheque Nationale´da saklanan 640 yıllık el yazması ünlü kitabını yazdı. Batuta, 13 Haziran 1325 yılında doğum yeri olan Tanca´yı terkettiğinde, Mekke´ye hacı olmaya gidiyordu. Gerçek adı, Şeyh Abdullah Muhammed ibn Abdullah ibn Muhammed ibn İbrahim el Lavati´idi. Eğer bugün yolunuz Tanca´ya düşerse, stadyumun yakınında bulunan Batuta´nın yerini ziyaret edin. Tanca uzak geçmişin buhur kokularıyla buram buramdır, buradan Finikeliler, Romalılar, Vandallar, Araplar, İspanyollar gelip geçtiler, yaşadılar, ticaret yaptılar, genç Batuta, askerlerin, korsanların ve usta kaptanların arasında dolaşırken deniz çizgisinde soluklaşan uzak ufuklara açgözlülükle bakıyordu, ta ki upuzun bir deve kervanıyla Mekke´ye doğru yola çıkıncaya kadar...
Kervan on ayda, Cezayir, Tunus ve Libya´yı geçerek Mısır´a İskenderiye´ye vardı. Büyük limanı ve daha o zamanlarda yokolmaya başlamış olan dünyanın 7 harikasından birisi olan dev deniz fenerini gördü. Nİl Deltası´nda Fuwa Köyü´nde dönemin tanınmış mistiği Şeyh Ebu Abdullah´ın evinde geceledi ve rüyasında geleceğini gördü;"Dev bur kuşun kanatları üzerindeydim, beni Mekke yönüne sonra da Yemen´e doğru uçurdu, sonra doğuya döndü ve çok uzun bir uçuşa başladık, aşağıda bazıları bol ışıklı, bazıları karanlık yemyeşil ülkeler vardı ve beni oraya indirdi." Ertesi gün Batuta, Şeyh´e rüyasını anlattı, Şeyh doğuya gitmesi gerektiğini söyleyerek rüyayı yorumladı. Batuta bu öneriyi reddetmeyecekti, Şeyh´in verdiği yolluğu ve gümüş paraları alarak yola düştü. Kahire´ye vardığında, ülkeyi Memlükler yönetiyordu. Batuta kitabında Kahire´nin dar sokaklarını, 12.000 su taşıyıcısını, 30.000 hamalı, 36.000 tekneyi yazacaktı. Nil´in sayısız kıvrımlarını anlattı. Sonra Kudüs´e geçti.
Gerçek müslüman Türkler´le başbaşa...
Batuta, Mescidi Aksa´nın altın kubbesini güneş gibi parlayan bir ışık kütlesi olarak tarif ediyordu. Sonra, Akka yolundan Beyrut´a doğru yola devam etti. Hamah´daki muhteşem orkide bahçelerini ve su değirmenlerini anlattıktan sonra Şam´da bir kervana katılarak Antakya´ya kadar gitti. Daha sonra onu 55 günlük bir kervan yolculuğunun ardından Mekke´de görüyoruz, hacı oldukan sonra yine yola düşerek Somali ve Zangibar´ı gezdi, sonra Bağdat´a ve Necef´e gitti, Şiileri tanıdıktan sonra Hz.Ali´nin mezarını ziyaret etti. Oradan aşağı inerek İran Körfezi´ni, Umman´ı ve Bahreyn´i gezdi. Orada Hintli hacılarla tanıştı ve Hintliler´in müslümanları beklediklerini öğrenince Hindistan´a arka kapısından girmeye karar verdi. Anadolu´ya yönlendi, Lazkiye´den Alanya´ya geçti, uzun uzun Türkler´in sıcak dostluğunu, misafirperverliğini anlattı. Batuta, kadın erkek ayrımı olmaksızın her ihtiyaçlarını karşıladıklarını yazarken peçesiz Türk kadınlarının yardımseverliğini özellikle belirtiyordu. Ona ekmek, ayran, et ikram ediyorlar ve din hakkında sohbet etmesini istiyorlardı. Batuta´nın sonraki durağı Mevlana´nın kenti Konya´ydı, orada danseden dervişleri izledi ve Sufizm´le tanıştı. Ona "Gel, herkes hoşgeldi, ruhunun özgürlüğü için bize katıl." Uzun nefes ekzersizleri, Allah zikirleri ve uzaklardan gelen kudüm ritmi ve ardından başlayan kozmik uykuda gezerlerin uzay ve zaman dışındaki dönüşleri. Ve beyinlerde aralıksız duyulan tek bir ses; "La İlahe il Allah"... Gezinin sonrasında Kayseri, Sivas, Erzurum, Kastamonu, Safranbolu, Bolu, Balıkesir, Bergama ve Manisa vardı. Sonra onu Sinop´da görüyoruz, oradan Kırım´a geçti, oradan Bulgaristan´a ve İstanbul´a ulaştı. Derken Özbekistan´a döndü, oradan Horasan ve Afganistan´a geçerek Hindistan´ın arka kapısına ulaşt